KATEGORİLER
BASINDA BİZ
TV Programları
Radyo Programları
Yazılı Basın
SİZDEN GELENLER
Konuk Defteri
Danışma Hattı
SİTEMİZE ÜYE OL
SİTEMİZİN İSTATİSTİKLERİ
Üye Sayısı : 2396
Ziyaretçi Sayısı : 35566
Online Ziyaretçi : 17
Anasayfa | Özgeçmişim | Eğitimlerim | Danışmanlık Seanslarım | Foto Galeri | İletişim

Eşim Duvar Gibi

Nazan/İstanbul

Merhaba Rukiye Hanım, uzun zamandır size yazmak istiyordum...Şu an kendimi o kadar berbat hissediyorum ki!!! İlk aklıma size yazmak geldi......

Hikayem uzun ama şu anki hislerimden yola çıkarak toparlamaya çalışacağım...Tam 12 yıllık evliyim. Eşimin pek çok konuda değişmeyeceğini bile bile hala nasıl ümit etmeyi beceriyorum, bilemiyorum... Sanki ben erkek o kadın. Neden eşim özellikle de sıkıntı hallerinde ortalıktan kayboluyor, varlığı hissedilmiyor? Neden pek çok sıkıntılı halimde ben yapayalnız kaldığımı hissediyorum? Çocuk hasta, muhterem ortada yok. Sor bir kere bari nasıl oldu? diye Ben doktorum ya, bana güveniyormuş. Ne alakası var, evlat bu Ben işlerimden sıkkınım. Sor bir kere neler oluyor? diye. Hiç değilse ben anlatırken dinle Kendi istediği gibi ilgileniyor ailesiyle..kaç kere talep ettiklerimi uygun dille anlattıysam yok, yok, yok... Onun zaten dille talebi yok... Tahmin ettiklerimi de inanın hakkıyla verdim.. Onun dilediklerini ben verdim o aldı... Benim dilediklerimi sadece diledim, o kendi istediklerini veriyor...

Ben ümit etmemeyi öğrenmek istiyorum, öğrenilebilir mi böyle bir şey? Onu olduğu gibi kabullenmeyi Dünyanın yükünü sırtıma alıp şikayet etmeden bu deveyi gütmeyi öğrenmek istiyorum Rukiye Hanım... Bu diyardan gitmeyi çok düşündüm Çözüm olmayacağına karar verdim. 2 yavrum var. Tam öğrendim artık iyiyim diyorum, hayat bu, hep aynı gitmiyor ki düşüveriyorum bir kuyuya ...

Öğrenilir mi bu Rukiye hanım? Olduğu gibi kabul etmek ne demek bu? Bırakayım, bekarmış gibi hayatın, çocukların tüm yükünü alayım üstüme ,o gülsün eğlensin sormasın devam mı edelim demek? Var mı böyle bir şey? Olabilir mi? Sevgi diliymiş, evet ortada soğuk rüzgar estiğini farkedince ev işlerinin ucundan tutar. ortalık düzelince Nazan iş başına... Ne bu Rukiye Hanım? Çocukça bir oyun mu? Sorunları dile getirip konuştuğumda karşımda kapı duvar, hep ama hep kapı duvar.1-2 değil. Yavrularım artık her şeyin farkında . Arada (hatta bu aralar sıkça) onlara da yansıtıyorum sıkıntılı halimi. Bir oğlum (9 yaş), bir kızım (8 yaş) var. Onların gelişim süreçleriyle ben dürtmeden ilgilenmiyor. Sürekli robot gibi düğmeye basmam gerekiyor. Yoksa sadece varlığı yeter mi Rukiye Hanım? Şu an ve bir daha eşimden adım beklemeden, kendimi de kötü hissetmeden hayata devam edebilmem için bana bir şeyler yazabilir misiniz Rukiye Hanım? Lütfen o yokmuş gibi davran demeyin bana. Bir ara aldığım danışmanlıkda bana böyle söylemişlerdi. Yapabilen vardır belki ama ben beceremiyorum Var işte, dibimde, capcanlı Cevabınızı bekleyeceğim...

Selametle kalınız...

Merhabalar Nazan Hanım. Erkekler normalde (sağlıklı ilişkilerde bile) duygularını kadınlar kadar ifade etmekte, dışa vurmakta, kendilerini açmakta sıkıntı yaşarlar. Kadınlar kadar duygularına duyarlı değiller diyebiliriz, çoğu kez kendi içine dönüp ne hissettiğini bile bizim kadar analiz etmezler, yapıları gereği somut, net, olaylarla ilgililer. Kültürümüz de böyle duyarlılıkları erkeğe yakıştırmadığı için ister istemez öyle şekilleniyorlar. Biz daha fazla arka planla, duygularla, ilişkide paylaşılanlarla ilgiliyiz. Eşinizin bu noktada normalden daha da tutuk olduğunu anlıyorum yazdıklarınızdan. 12 Yıl, "bekle düzelir, belki farklı olur" demek için yeterince uzun bir süre. Yani eşiniz artık kendi kendine değişmeyecek.

Bu durumlarda evlilik terapisi öneririz, çift halinde gidilir ve iki taraf da birbirinin en azından asgari beklentilerini karşılamayı öğrenir. Birbirinin somut, net beklentilerini anlayıp en azından karşılıklı asgari düzeyde tatmin sağlamayı, iletişim kurmayı öğrenirler. Eşiniz böyle bir şeye nasıl bakar bilmiyorum, ülkemizde genelde erkekler terapiye pek yanaşmaz. Sorun yokmuş gibi davranırlar ve yokmuş gibi davranınca yok olacağını sanırlar.

Anladığım kadarıyla baskın ve etkin bir kişiliksiniz. Yani bulunduğu ortamda inisiyatif alan, sorumluluk taşıyan, çözüme yönelik hamleler yapan, ilişkiyi taşıyan kişisiniz. Eşiniz de anlaşılan pasif karakterli, edilgen yapıda. Genelde farkına varmadan insanlar bu şekilde eşleşir. Yani bilinçdışında bu tarz erkekler, evin sorumluluğunu taşıyacak güçlü kadın ararlar. Evet normalde zayıf kadınlar güçlü erkek ister ama güçlü kadınlar zayıf erkek istemez, daha güçlü bir erkek isterler. Sizin ilişkinizde sorumluluğu alan siz olduğunuzdan eşinizin bu tutumunu da telafi edecek şekilde fazlaca kendinizi ortaya koymuşsunuz. Sağlıksız da olsa birbirinizi bu şekilde tamamlamışsınız. Belki siz çok zayıf bir kadın olsaydınız eşinizin sorumluluk alması gerekecek ve reis tarafı ortaya çıkabilecekti ama siz yanında olunca buna gerek kalmamış ve o da rahat etmiş bir anlamda.

İdeal olmasa da bu ilişkinin dinamikleri bu şekilde oluşmuş. Yalnız bu bir müddet sonra yük alan tarafı yorar. Kaldı ki çevrenizin beklentileri ve mesleki stres de buna eklenince dayanmak daha zor. Bir müddet sonra bunlar kişinin taşıma kapasitesini aşıyor ve yoğun bir öfke birikmesine sebep olabiliyor. Sizde de hem öfke birikmiş hem buna bağlı olarak sabrınız sınıra yaklaşmış.

Burada bir kaç seçenek var. Hayatta yaptığımız her şey tercihtir biliyorsunuz. Evliliğimi sürdüreceğim diyorsanız bu bir tercihtir, kimse bunu yargılayamaz. Yalnız şunu demiş oluyorsunuz zımnen:"Bu adamın değişmeyeceğini biliyorum, o halde bütün yükü omuzlamış olarak, sadece dul yerine "evli" sıfatı taşıyarak devam edeceğim" Bu durumda şu anki durumdan daha iyiye gideceğinizin garantisi yok, gerçekçi olalım, eşiniz kendisi istemedikçe onu kimse değiştiremez. kendisinin de önce bu gidişten rahatsız olması ve evet, burada bir sorun var deyip evliliği toparlamak için inisiyatif alması gerek. Değişmekten kastım da kişiliğini değiştirmek değil, o imkansıza yakın bir şeydir. Sadece sizi çok yoran, üzen bazı davranışlarını değiştirip maddi manevi yükünüzü hafifletmek anlamında değişebilir. Bunun için de istekli olması ve yardım almayı kabul etmesi gerekir. Bunu yapmazsa ne siz ne de başkası onu değiştiremez.

O bunu yapmazsa siz aynı yükle hayata devam edeceksiniz. Eşinizi yok saymak mümkün değil, katılmıyorum o fikre. Birinin yokluğu telafi edilebilir ama varken yokluğu telafi edilemez. Varken yokmuş gibi davranamazsınız. Bunu denemek bir süre sonra psikolojinizi daha da bozabilir.

Bir şeyden, bir insandan çok şikayetçiysek, çok acı çekiyorsak iki yol vardır genelde önümüzde: Ya onu hayatından çıkar, ya da katlanılabilir hale getir ve kabullen. Bir üçüncüsü onunla kalıp bekar gibi yaşamaktır ki bu, manevi değerlerimize uymayacağından bizim için bir seçenek değil. Onu ve ilişkinizi nasıl katlanılabilir hale getirebilirsiniz, bunu şu an söyleyemiyorum, sizleri daha detaylı tanımam lazım. Ama şu an çok yıpranmışsınız, ruh zarınız çok incelmiş, tahammülünüz sınıra dayanmış, yardım alsanız iyi olur. Hekimsiniz, bunun yollarına ulaşmanız kolay. Yardım alırsanız en azından depressif durumunuz tespit edilir ve bir antidepresan yardımcı olabilir. En iyisi terapi ile eşzamanlı farmakoterapidir biliyorsunuz ve terapi sizin şu anki durumu sağlıklı bir şekilde algılayıp, hangi yükleri taşımaya devam edeceğinizi ve hangilerini bırakabileceğinizi net görebilmenize yardımcı olur. Tek başınıza taşımayın bu yükü. Artık bünyeniz alarm veriyor. Bu sese kulak vermek lazım. Eşiniz terapiye yanaşmasa bile siz bir başlangıç yapabilirsiniz ve belki ona "seninle sağlıklı devam edebilmemiz için ilişkimizi bakımdan geçirmemiz gerekiyor, ben bu şekilde devam etmekte zorlanıyorum, gücüm kalmadı" şeklinde hafifçe durumun ciddiyetini anlatabilirsiniz. Her ne kadar pasif kalsa da sizi kaybedebileceği ihtimalini göze alamaz ve istemeyerek de olsa terapiye gider. Çünkü siz onun hayatında taşıyıcı kolon olmuşsunuz, yoklunuz onun için kabul edilemez bir boşluk demek olacaktır, bu ihtimal onu harekete eçirmeye yetebilir. Sonrası zaten daha kolay olacaktır. En azından asgari müştereklerde buluşabilir hale gelirsiniz. Sağlık ve huzur diliyorum.

Hoşçakalın.

Rukiye KARAKÖSE

 Tüm hakları saklıdır.