Hür (!) dünyanın gözleri önünde insanlar/insanlık katlediliyor... Saldırıyı ilk haber aldığımda durumu öğrenmek için televizyonu açtım. 10 yaşındaki kızım da yanımdaydı. Ben bir anneyim ve mesleğim psikolojik danışmanlık. O an aklımdan otomatik olarak şu düşünce geçti: İzleyeceğimiz savaş, kan, bomba ve kaos görüntüleri çocuğumu, çocuklarımızı olumsuz etkiler mi? Hadi mesleki jargonla söyleyeyim: Savaş görüntülerini izlemek çocuğumu travmatize eder mi? Sorunun aklıma gelmesiyle kendime kızmam bir oldu. Hassas bir annenin endişesi ya da mesleki refleks diyelim. Her ne olursa olsun, bir tarafta insanlar, çocuklar ölürken, ben çocuğumun bu görüntülerden travmatize olup olmayacağını düşünecek kadar bencil olduğum için kendimden utandım. Açtım televizyonu ve uzun saatler boyu kızımla izledik. Ona anlatmaya çalıştım. Yetişkinler için bile akıl alır gibi değil ama boyunun, aklının yettiğince anladı. Gazzede çocukların üzerine bomba yağarken, her an ölüm korkusuyla titrerlerken, benim çocuğumun bunları bilmeme lüksü olmamalı diye düşündüm. Huzuru kaçmasın, nahoş görüntüler izlemesin -orada çocuklar ölüp dururken- hiç birşey olmamış gibi günlük hayatına devam etsin istemedim. Bu dünyada yaşıyorsa, aklı matematik problemlerinden uzayın derinliklerine kadar eriyorsa, istediğinde kitaplar, giysiler, çikolatalar alınıyorsa, dünyanın bir yerlerinde savaş mağduru çocuklar olduğunu da bilmeli. Çocuğu bu görüntülerle karşılaştırmak için çok erken değil mi diyenler olabilir. Keşke böyle hassas soruları sadece bizim sıcak evlerimizdeki korunmuş ve ruh sağlıkları kutsal (!) olan çocuklarımız için değil, savaş çocukları için de sorabilsek derim ben de... Sorabilseydik eğer, sorabilseydi karar mekanizmalarındaki taş kalpli büyükler de o zaman çocuklar ölmezdi bir yerlerde... Bebekler, travmatize olmaya fırsat bulamadan annelerinin kucağında kana bulanmazdı. Elbette çocuklara hayatın gerçekleri aşamalı olarak öğretilir, yaşatılır. Çok küçük çocuklara mesela cehennemden, cezadan bahsedilmez. Çünkü onun dimağı cezalandırıcı bir Allah kavramını ürkütücü şekilde algılayabilir ve seven, merhametli bir Rabden bihaber gelişebilir. Ben buna dikkat etmeme rağmen kızım nerden duymuşsa duymuş, dört yaşlarındayken bana cehennemi sordu. Kim gidecek oraya dedi. Soyut düşünemeyecek bir çağdaydı o yüzden Kötülük yapanlar falan desem çok havada kalacaktı. O zaman ona dedim ki: Kızım Allah hatalarımızı affeder ama hani İsrailliler Filistindeki Müslümanları öldürüyorlar ya, işte o katiller ve onlar gibi kötüler gidecek cehenneme. İlginçtir, anladı...
Çocuk aklıyla erken bir gerçekle karşılaşmıştı ama bir daha o konuyu sormadı. Yani bizim evde İsrail, cehennemin öbür adı olarak kayda geçmişti. Şimdi kızımla savaş haberlerini beraber takip ediyoruz, onlar için o da yardım derneklerine bağışta bulundu. Dua ediyoruz, lanet ediyoruz. İsraile destek veren Yahudi ve ABD firmalarını boykot ediyoruz, markette onların ürünlerinden uzak duruyoruz. Hatta bana da bir ara Anne, bütün argo sözlerin yazılı olduğu bir kitap var mıdır diye sordu, şaşırdım, Evet, argo sözlüğü olarak yazılmış kitaplar var kızım dedim. Bana alır mısın anne, baştan sona hepsini İsrailli katillere söylemek istiyorum, bildiğim kötü sözler az geliyor dedi.
Belki ruhu muzdarip olacak ama mazlumun acısına ortak oluyor, dünyanın bir yerlerinde ölen, yaralanan, bomba sesleriyle yaşayan ve ölen yaşıtlarının ve bebeklerin acısına ortak oluyor, duyarlı ve eylemci bir ruhla yetişiyor. Ekonomik boykota katılıyor ve karıncanın Hz. İbrahime su taşıması gibi tarafını belli ediyor. Bence kızımın insan olabilmesi için bu acıdan haberdar olması gerekiyor. Varsın savaş haberlerinden etkilensin. Varsın Gazzedeki çocuklar kadar olamasa da biraz erken büyüsün... |