Üstad Mevlânâ, eserlerinde kainatı, hayatı nasıl
algılayıp nasıl yorumlamamız gerektiğine ilişkin muhteşem ipuçları verir. Bu
yanıyla bir hayat rehberi olarak okunsa yeridir. Günümüzde her ucuz gazetenin
bir köşesinde en az birer yaşam koçu, ilişki koçu, her birşey uzmanının ahkam
kesip bize bakış açıları pazarladığını ve bu satışın alıcı da bulduğunu
düşününce buna ne kadar ihtiyacımız olduğu da aşikardır. İhtiyacın cevabını
doğru yerde aramayınca, kaht-ı rical kontenjanından popüler olmuş bu zevata
hayli iş düşüyor.
Gelin beraber bakalım, Hazret-i Pîr ne diyor bize:
İnsan, her zaman yoksulluk duygusu içinde yaşamalıdır; güzel, gösterişli,
pahalı elbiseler giymemelidir. Çünkü yoksulluğa sabretmekten kurtulunca benliğe
kapılır, başköşeye geçmek ister.
İnsanın eli, tırnağı olmamalı, güçsüz olmalıdır.
Yumruğu kuvvetli, tırnağı sivri olursa, ne din düşünür, ne de doğruluk.
İnsanın
belalar içinde olması daha iyidir! Çünkü insanda bulunan nefs-i emmare,
Allahın verdiği nimetlere karşı nankördür; insanın yolunu şaşırtır, sapıklığa
düşürür![1]
Söylenenleri zahiri anlamıyla almak yerine
kendimize sormalıyız: Bu sözlerin özünde ne var? Ne anlatmaya çalışmış bize?
İnsanı
denemek için eline güç verin derler. Gücü ve iktidarı elinde tutan kişinin
hakkaniyete uyması gerçekten zordur. İnsan, doğası gereği bencildir ve kendi
çıkarlarını gözetir. Böyle olunca da hata yapma ihtimali artar. Elindeki imkanı
kendi menfaatine kullanabilir, gücü ve iktidarı sayesinde haksızken bile
kendini aklayıp üste çıkabilir. Hz. Mevlana daha mütevazı şartlara sahip
olmanın bu manada daha az risk taşıdığını ifade eder. Erkeğin kadını, ebeveynin çocukları, patronun
işçiyi, devletin vatandaşını ezmesi de hep bu hazmedilemeyen gücün ve iktidarın kötüye kullanımı sonucunda ortaya
çıkar. Demek ki güç, hakikaten büyük bir imtihan, elimize şimdikinden daha
fazlası verildiğinde onu yerli yerince, kendimize yontmadan kullanıp o sınavdan
başarıyla çıkabilir miyiz, bilemeyiz... Çok dikkat etmek, kendimizi sık sık
muhasebe etmek ve yüksek bir farkındalık gerekir bunun için.
Neye sahipsek onun hakkını verebilmek dileğiyle...
[1] Mesnevi,c. VI, b. 4794-4796
|