Bugün insan ilişkilerinde bize psikoloji bilimi yol gösteriyor. Adı güya ruh bilimi[i] olan ve ruhu, laboratuara sokamadığı için kabul etmeyen psikoloji İnsanlarla nasıl ilişki kuracağımızı, nasıl konuşmamız selamlaşmamız gerektiğini anlatan yığınla kitap var. Özellikle iş dünyası söz konusu olduğunda çok daha profesyonel bir yaklaşımla iletişim teknikleri, beden dili kullanımı gibi hususlarda bilgilenmeye çalışıyor ve insanlarla ilişkilerimizi bu teknik bilgilere göre düzenliyoruz çoğumuz. Bütün bu çabalara rağmen yüzlerce yıl önce bu topraklarda sufi nefesiyle doğmuş olan Mevlevî kültürünün iletişimdeki yaklaşımındaki incelik, doğrusu bu gün bile yakalanamamıştır. Ayrıca bu âdab ve erkân sadece şık bir alışkanlıktan ibaret olmayıp arka planında insanın evrene bakış açısını şekillendiren müthiş bir zarafete sahiptir. Mevlevîye göre her şeyin canı vardır ve insana hizmet eden her şeye insan da saygı göstermeye mecburdur. Mevlevî camide namaza kalkarken yere kapanıp secde yerini öper, yani secde yeriyle görüşür. Namaz bittikten sonra gene secde yeriyle görüşüp kalkar. Yatarken önce yastıkla görüşüp yatar, sonra yorganını üstüne çekerken onunla görüşür yani ucunu öper. Su, kahve, çay içeceği vakit bardağı, fincanı yahut kadehi öper, onunla görüşür, adeta kullanmak için iznini alır. Mevlevî, ayıp ve kusur görmemeye, göstermemeye borçludur. (Bu onun var oluş ve algılayış biçimidir.) Bu yüzden kahvesini yahut çayını içince, kirli fincanı niyaz ederek yani onunla görüşüp öperek bir yana gizler. Kadehleri toplayan derviş gelince, oturana baş keser yani başıyla selam verir. Oturan da sol eliyle fincanın yahut kadehin üstünü örter ve görüşüp, hizmet eden cana sunar. O da aynı eliyle fincan veya kadehin üstünü örtüp görüşerek alır, götürür. Okumak üzere herhangi bir kitabı alınca kitapla görüşür; okuduktan sonra yerine yine görüşerek hafifçe yani atmadan, incitmeden koyar. Tesbihi görüşerek alır, çektikten sonra gene görüşerek usulca yerine bırakır. Bu her şey hakkında geçerlidir. Hatta sigara ağızlığı vesaire gibi öpülmesi mahzurlu bir şey kendisinden istenirse, verirken onu öpüyormuş gibi ağzına götürür ve kendi şehadet parmağını öperek verir, alan da o tarzda alır. Ayrıca Mevlevîlerin birbirlerinin ellerini aynı zamanda öpmelerine de görüşmek denir. Mevlevilikte insan ve insanlık vardır; büyüklük, küçüklük yoktur. Mevlevî ihvanından (derviş kardeşlerinden) birine rastlayınca, iki eliyle onun sağ elini tutar. O da iki eliyle diğerinin sağ elini kavrar, biraz birbirlerine eğilirler. Aynı zamanda birbirlerinin ellerini öperler. Böylece yaş, mevki, bilgi gibi eğreti şeyler itibara alınmaksızın her iki can birbirini kutlamış olur. Aşk olsunMevlevilikte, her şeye cezbe ve aşkla ulaşıldığı kanaati vardır. Aşk olmayınca meşk olmaz atasözü, Mevlevînin her işinde kılavuzudur. Bu bakımdan aşk olsun sözü birçok yerde kullanılır: Dergâha yahut birinin evine giden bir Mevlevî oturunca, ev sahibi Mevlevîye aşk olsun der. Mevlevî buna karşılık niyaz secdesi eder, yani oturduğu yerde ellerini yere koyup yeri öper. Su, çay, şerbet gibi bir şey içen kişiye aşk olsun denir, o da eyvallah sözüyle başıyla selam verir. Yemek yiyene de aynı söz kullanılır. Aşkolsun sözüne karşılık aşkın cemâl olsun denmesi, bu söze muhatap olanın cemâlin nûr olsun demesi, buna karşılık da nûrun alâ nûr olsun karşılığını alması da Bektâşî meşrepli Mevlevîlerde vardır. Aşk olsun demeye aşk vermek, bu söze muhatap olmaya da aşk almak denir. Meselâ bir yere gidip hatır sormak ve alınan cevap esnasındaki diyalog anlatılırken, filan zâta gittik; aşk verdiler, aşk aldık şeklinde ifade edilir. Mevlevîlikte insanı sevmek, Hakkı sevmektir. Gönüller sultânı Mevlana şöyle çağırır insanoğlunu: Gel, gel de birbirimizin kadrini kıymetini bilelim. Çünkü belli olmaz, birbirimizden ansızın ayrılabiliriz. Madem ki peygamber Mümin, müminin aynasıdır buyurdu, ne diye aynadan yüz çeviriyoruz? Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan, Halka müderris olsa, hakikatte asidir diyor Yûnus İnsana, evrene bakış açımız bu gönül ikliminden biraz olsun nasiplendiğinde, iletişimi de öğreneceğiz, kendi içimizdeki sırrı da
[i] Aslında psike ruh değil, nefs olarak çevrilmelidir
|