KATEGORİLER
BASINDA BİZ
TV Programları
Radyo Programları
Yazılı Basın
SİZDEN GELENLER
Konuk Defteri
Danışma Hattı
SİTEMİZE ÜYE OL
SİTEMİZİN İSTATİSTİKLERİ
Üye Sayısı : 2396
Ziyaretçi Sayısı : 35561
Online Ziyaretçi : 15
Anasayfa | Özgeçmişim | Eğitimlerim | Danışmanlık Seanslarım | Foto Galeri | İletişim

Eşler Arasında İletişim

Sağlıklı İletişim

 Sağlıklı bir evlilikte her kişi sorumluluk ve sınırlarının farkındadır. Mutluluğu kendi içinde yaşayabilir. Kendisiyle barışıktır ve yalnız kalmaktan korkmaz. Böyle özelliklere sahip iki insan, eksikliklerini tamamlamaktan çok, sevgi ekseninde bir araya gelirler. Bu minval üzere şekillenen bilinçli ve sağlıklı iletişim anlamlı bir hayatın, anlamlı hayat da sakin ve mutmain ruh halinin gelişmesine yol açar. Ancak bunun için özgür ortam şarttır. Özgür ortamda gerçekleşen iletişim, toplumsal sorunların çözümüne olduğu kadar kişiler arası (özellikle aile içi) sorunların çözümüne de katkıda bulunur.

 

Evlilikte sağlıklı iletişimin 3 temel şartı vardır:

 1-       Muhataba Saygı: Bu, insan-insan ilişkisinin olmazsa olmaz şartıdır. Saygı duymadığınız, varlığını kabullenemediğiniz, önem ve değer vermediğiniz hiç kimseyle sağlıklı ve başarılı bir ilişki kuramazsınız. Nedense eşler kimi kritik zamanlarda, insanlıkta birbirlerine eş ve dinde kardeş olduklarını unutup, yabancılara gösterdiklere asgarî saygıyı birbirlerine göstermekte cimri davranırlar.

2-       Doğal Davranış: Bu yol, yapmacık ve sentetik davranışlardan uzak durmaktan, muhatabınıza samimi ve dürüst davranmaktan geçer. Samimiyetsiz ve yapmacık davrananların ilişkileri sağlıksız ve her iki tarafı da aldatan çürük ilişkilerdir. Böylesine çürük bir insanî ilişki üzerine, değil bir aile, sıradan bir dostluk bile bina edilemez.

3-       Empati: Kısaca kendimizi karşımızdakinin yerine koymaktır. Olaylara ve eşyaya bir de onun durduğu yerden bakmayı öğrenmek, muhatabımızı anlamanın en kestirme ve kesin yoludur. Mümkündür ki onun penceresinden farklı göründüğü için öyle algılamakta ya da öyle davranmaktadır. Eşler birbirlerini suçlayıp, yargılayıp, mahkum etmeden önce, mutlaka anlaşmazlık konusu olan şeye bir de karşı pencereden bakmayı denemeli ve kendisini muhatabının yerine koymalıdır.

 

Dinleme ve Konuşmanın Niteliği

 Aile danışmanlarının çoğuna göre bugünkü aile içi iletişimin en büyük problemi diğer tarafı dinlememektir... Eşler birbirlerini anlamak için dinlemelidir. Yapılan bir araştırmanın sonucuna göre insanlar birbirlerinin söylediklerini % 100 duysalar dahi, ancak % 65ini dinlemektedirler. İnsanın, dinlediği her şeyi de anlamadığı hesaba katılırsa, kişinin muhatabının söylediklerinin ne kadar azını anladığı ortaya çıkar. İyi bir dinleyici olmak bilinçli bir çabayı gerektirir. Ayrıca eşler tuzak kurucu dinleme diye tanımlanan dinlemeden de kaçınmalıdır. Yani konuşsun da sözlerinin arasından hatalarını bulup onu bozayım düşüncesinden uzak olunmalıdır.

 Eşlerin birbirlerini yanlış anlamamak için aktif dinleme yöntemini kullanmaları yerinde olur. Aktif dinleme, dinleyen kimsenin dinlediğinden anladığı şeyi tekrar edip, doğru anlayıp anlamadığını muhatabına onaylatmasıdır. Bu şekilde, konuşan eş doğru anlaşılıp anlaşılmadığını fark eder.

 Geniş bir kesimde yapılan araştırma, kadınların % 98inin erkeklerden daha fazla sözlü yakınlık beklediklerini; en çok kızdıkları davranışın ise erkeğin dinlememesi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kadınların % 70i, artık durumu kanıksayıp, kocalarını (kapanıklıklarından) dışarı çıkarmaya çaba harcamadıklarını söylemişlerdir. Bu üzücü bir tablodur ve hastalıklı bir evliliğin kesin işaretidir. Oysa dinleme becerisinde ustalaşmak düşünüldüğü kadar zor değildir. Bu konuyla ilgili olarak aile danışmanlarının önerileri bize ışık tutabilir:

 

1-     Eşinizle konuşurken göz temasını sürdürün: Bu, zihninizi başka yerlere sürüklenmekten korur ve eşinize, tüm dikkatinizi kendisine verdiğinizi anlatır. Eşinizle göz göze gelip dikkatinizi onda topladığınızda Sen benim için önemlisin; sözlerin ve fikirlerin de... demiş olursunuz. Onu dinlerken başka bir şey yapmayın. Eğer son derece ilginizi çeken bir şeyi okuyor, izliyor ya da yapıyorsanız eşinize bunu anlatın. Olumlu bir yaklaşım şöyle olabilir: Benimle konuşmaya çalıştığını biliyorum ve bu ilgimi çekiyor. Sana tüm dikkatimi vermek istiyorum;fakat bunu şimdi yapamam. Bana şunu bitirmek için on dakika verirsen oturup seni dinleyeceğim. Eşlerin çoğu böyle bir ricaya saygı duyar.

2-     Vücut dilini gözlemleyin: Sıkılmış yumruklar, titreyen eller, gözyaşları, çatılmış kaşlar ve göz hareketleri, diğer kişinin hissettikleri konusunda ipuçları verir. Bazen sözler bir şey söylerken vücut dili başka bir mesaj iletir. Gerçekten onun ne düşündüğünden emin olmak için açıklama isteyin.

3-     İlginizi beden dilinizle gösterin: Eşiniz konuşurken onu özenli hareketlerle dinleyerek (mesela, dik oturup öne eğilerek) saygınızı gösterin. Bir aile olmanız ona karşı nezaketsiz davranmanızı gerektirmez. Nice yıldan sonra eşiniz sizin için herkesten fazla anlam taşıyacaktır.

4-     Duyguları dinleyin: Kendi kendinize sorun: Benim eşim nasıl duygular hissediyor? Yanıtı bulduğunuzu düşündüğünüzde bunu onaylatın. Bu, ona duygularını açığa vurma şansı verir. Aynı zamanda onun söylediklerini dikkatle dinlediğinizi gösterir.

5-     Bırakın eşiniz sözünü tamamlasın: Yakın zamanda yapılan bir araştırma, ortalama bir insanın, söz kesmeden ve kendi fikirlerini söylemeden yalnızca 17 saniye dinlediğini gösteriyor. Oysa aklınızdaki şeylerle sözünü kesmeye kalkmak ya da cümlesini tamamlamaya kalkmak iletişimi koparmanın en kestirme yoludur. Dinleyin, tekrar dinleyin. Ömür boyu evli kalmayı planladığınıza göre cevap vermek için bol zamanınız olacaktır. Dinlemek, en az konuşmak kadar önemlidir. Eşinizle konuşurken zihninizi bütün kişisel tercih ve ön yargılarınızdan arındırmaya çalışın. Eşinizi, kendi çerçevesine bağlı kalarak dinleyin. Bugün neler yaptı, ruhsal durumu nasıl? Kulaklarınız ve gözlerinizle onu dinleyin.

6-     Duygularınızı dile getirin: Etkili iletişimin en önemli ve en kolay göz ardı edilebilen yönlerinden birisi, duyguların sade bir dille ifade edilmesidir. Duyguları dürüstlükle ifade etmek iyidir, ama kontrol altında tutmak daha iyidir. Eşinizin karakteri ya da kişiliği hakkında hiçbir zaman aşağılayıcı ifadeler kullanmayın: sen hiç..., sen hep..., sen yapmazsın, yapmalısın ve yapmamalısın gibi sözcükleri lûgatınızdan tamamen çıkarın.

7-     Çözümler üretirken dikkatli davranın: Karşı tarafın istediği bazen sadece dinleyen bir kulak, sempatik bir dinleyici ve hassas bir eştir. Sıkıntılarını dile getiren eşin çoğu kez konuşmacıya değil dinleyiciye, yönlendirilmeye değil ilgi ve özene ihtiyacı vardır. Kendi izlenimlerinizi açıklamanız gerektiğinde ise şu anahtarlardan yararlanabilirsiniz:

a-   Kendinize daima şunu sorun: Bu hareketim gerçekten karşımdaki kişiye yararlı olacak mı, yoksa bu şekilde sadece kendi ihtiyaçlarımı mı karşılayacağım? Eğer içinizde herhangi bir öfke varsa, yer ve zaman o izlenimlerinizi ifade etmek için isabetli olmayabilir.

b-   Önce anlamaya yönelin. Karşınızdaki için neyin önemli olduğunu bilin. Daima karşınızdakinin sevgi dilinde konuşmaya çalışın.

c-   Kişiyi davranıştan ayırmaya çalışın. Sürekli olarak bunu yapmaya çalışmalı ve kişiyi asla yargılamamalıyız. Davranışı ise, standart ve prensiplerle yargılayabiliriz. Kendi duygularımızı ve bu davranışın sonuçlarını açıklayabiliriz: ... hissediyorum ya da Sen ...dığın zaman ben .... hissediyorum gibi. Fakat karşıızdaki kişiyi etiketlemekten kesinlikle kaçınmalıyız. Bu hem o kişi hem de ilişki için kahredicidir. Bir kişiyi Tembel, Aptal ya da Diktatör, Zalim diye tanımlamak yerine, davranışının sonuçlarını ve/veya kendi duygularımızı, kaygılarımızı ve bakış açımızı açıklamak daha iyidir.

d-   Ben mesajları kullanın: Bu benim bakış açım, Benim endişem, Ben bu şekilde hissediyorum. Gözlemlediğimi bu gibi. Oysa, Sadece kendini düşünüyorsun, Çok fazla sorun yaratıyorsun şeklinde sen mesajları göndermeye başladığınızda o kişiyi yargılıyorsunuz demektir. Bu da onda büyük bir gerilim yaratır.

Karşınızdakine en çok dokunan şey (özellikle de yürekleri doğru, davranışları yanlış olduğunda) düzeltildiği, etiketlendiği, sınıflandırıldığı, yargılandığı fikridir. Oysa ben mesajları daha yataydır; insanları eşit gösterir. Sen mesajları ise daha dikeydir; konuşan kişinin karşısındakinden daha iyi yada daha değerli olduğunu gösterir.

 

Dinlemek, özellikle eşinizin çok sıkılıp artık sabrının taştığı zamanlarda çok önemlidir. Dinleyen bir kulak, gerçek bir ilgi ve kucaklamayla birleştiğinde bir ilişkinin inşa edilmesine ya da yeniden inşa edilmesine çok büyük katkıda bulunur.

 

İkinci etap olan konuşma/kendini ifade etme becerileri ise en az birincisi kadar önemlidir. Şimdi konuşurken dikkat edilmesi gereken hususlara geçelim:

 

1-     Eşinizle konuşun, öyle ki aklınızdan geçenleri ve duygularınızı (korkularınızı, kaygılarınızı ve isteklerinizi) dile getirin. Zîrâ duygularınızı açıklıkla paylaşmak, aranızda bir yakınlık bağı oluşturur; bu da birbirinize olan bağın güçlenmesini ve derinleşmesini sağlar. Ancak aklınızdan geçenleri söylemeniz, eşinizin her sözünüzü anlayışla karşılayacağından emin olduğunuz takdirde mümkündür. Dürüstlüğünüz ve yürekliliğiniz, olumlu dinleme becerileriyle karşılık bulmalıdır.

2-     İpucu vermekten, dolaylı iletişimden kaçınmaya çalışın. Aklınızdan geçenleri okumasını ummayın.

3-     Onun düşüncelerini merak etmek yahut tahmin etmek yerine sorun: Ne düşünüyorsun? Ne hissediyorsun? Sınır ihlali yapmayın: Konuşurken kendiniz hakkında konuşun ve eşiniz hakkında sadece soru sorun. Eğer eşinizin aklından geçenleri okumaya çalışıyorsanız (Eminim filmi beğenmedin), duygularını okuyorsanız (Kızgınsın), etiket yapıştırıyorsanız (Bencil ve zalimsin), eleştiriyorsanız, öğüt vermeye ya da yönetmeye çalışıyorsanız sınır ihlalinde bulunuyorsunuz demektir. Evlilikte yakınlık denince, Seni o kadar yakından tanıyorum ki, sana, ne yapacağını ve ne düşünüp neler hissettiğini söyleyebilirim gibi bir inanç ortaya çıkar. Ancak bu inanç çiftin yakınlığı zedeler. Eşinizin sizce ne düşündüğünü söylemek hem amacınıza zarar verir hem de bulaşıcıdır. Diyalog üslupları, sınır ihlalleri de dahil olmak üzere yansıyıcıdır. Eğer ikinizden biri sınırları zorlarsa, diğerinin de aynı şekilde davranması fazlasıyla mümkündür. Aile terapistleri, ruh sağlığının en temel ilkesinin bireysellikten geçtiğine dikkat çekiyorlar. Kendiniz ve başkaları arasındaki sınırı koruyabilirseniz, bir birey olduğunuzu ve kendi davranışlarınızdan, duygularınızdan inanç ve isteklerinizden sorumlu olduğunuzu hissedersiniz. Üstelik eşinizin davranışlarının, duygularının, inanç ve isteklerinin sizinkilerden farklı olabileceğini, hiç sorgulamadan kabullenebilirsiniz. Farklı kimlik duyguları olmayan kişilerin sınırları eşleri tarafından zorlandığı zaman, kendilerinin de sınır ihlalleri yapmaları kaçınılmazdır. Bireysellik olmazsa, eşinizle aranızdaki farklılıklar hoş bir şey olmaktan çıkıp sizin için tehdit oluşturmaya başlar. Saldırganlık ve sözlü sınır ihlalleri, berberliğin bir sürtüşme ortamına dönüşmesine neden olur. Bu tür sürtüşmeler ise en sevgi dolu evlilikleri bile yıpratır.

4-     Konuşurken rica edin, şikayet değil.

5-     Duygularınızı sözcüklere dökün, davranışlara değil (Kaş çatmak, surat asmak, kapıyı çarpmak vb.)

 

Aile içi Tartışmalar ve Çözümler

 Sağlıklı aile, tartışmaları çözümlemeyi bilen, anlaşmazlıkları halledecek kuralları olan ve aile bireylerinin, adı konmuş ya da konmamış olan bu kurallara uyduğu ailedir. Asıl korkulması gereken tartışma değil, iletişimsizliktir. Çünkü çiftlerin zaman zaman tartışmaya da ihtiyaçları vardır. Tartışma çıkmasın diye tüm problemler hasır altı edilir, adeta dondurulursa, bir gün üst üste yığılan problemler ağır sıkıntılara (geçimsizliğe) yol açar. Eşler arasındaki duygusal bağ kopar; yani sevgi, saygı ve güven azalır. Dirlik, düzen kaybolur. Karşılıklı küçük düşürücü konuşmalar, ağız kavgaları, bağırıp çağırma, vurup kırma, hatta dayağın da eklenmesiyle karı koca için yaşam çekilmez olur. Bu yaşam cinsel ilişkileri de olumsuz yönde etkiler. Cinsel uyumsuzluk ve doyumsuzluğun eşlerde yarattığı gerginlik ise geçimsizliğin artmasına yol açar. Böylece içinden çıkılmaz bir kısır döngüye girilir. Bitmez tükenmez tartışmalar ve kavgalar aile yaşamını çekilmez, yaşanmaz duruma getirir. Ancak tartışmalar evliliği korumak amacıyla yapılırsa, sorunlara kolay ve olumlu çözümler bulunabilir.

 

 

 

Siz öncelikle kendinizin ve eşinizin kızgınlık ve kırgınlık nedenlerini araştırın. Bunu yaparken elden geldiğince akla uygun hale getirme dediğimiz savunma düzeneğinden, art niyet ve ön yargılardan kaçının. Başkalarından ya da başka nedenlerden kaynaklanan öfke ve küskünlüğünüzü eşinize aktarmayın. Ama onun bu duygularınızdan kurtulmanıza yardımcı olmasına fırsat verin.

Eşinizin sizi kızdıran, kıran, kaygılandıran davranışlarına tepki vermeden önce bir an düşünün: Bunlar sizin davranışlarınızın sonuçları olabilir mi? Siz de eşinizi kızdıran, kıran, kaygılandıran davranışlarınızı araştırıp bulun. Bu olumsuz duygu ve davranışlarınızdaki ortak yanları görmeye çalışın. Kendinizi eşinizin yerine koyarak duyup düşünmeye (empati) dikkat edin.

 

Tartışma ve çatışmaları yapıcı ve olumlu şekillerde sonuçlandırabilmek için aşağıdaki tavsiyelere kulak vermek de yarar vardır:

 

· Taraflar tartışmada gerçek yüzlerini değil de maskelerini kullanırlarsa, onları uzlaştırmaktan ve problemi çözmekten söz etmek, maskeleri uzlaştırmaktan söz etmek demektir. Bu da gerçekte hiçbir şeyin çözümlenmediğini gösterir. Öyleyse maskelerinizi çıkarıp gerçek yüzlerinizle görünün. Çünkü maskeler sağlıklı iletişimi yok etmektedir.

· Çözümün kolaylaşması için anlaşmazlık noktasını doğru tespit edin. Bu ise eşinizin ne söylemek/yapmak istediğinin doğru bilinmesinden geçer. O halde önce niyet ve amacı öğrenin.

· Duygu ve düşüncelerinizi abartmadan ve azaltmadan, doğal ve yalın bir halde ortaya koyun. Eşiniz tepkinizi abarttığınızı fark ederse, abartmadığınız durumlarda da tepkilerinizi aynı şekilde değerlendirir. Kızılmayacak bir şeye kızarak tepki gösterenler, bir gün gerçekten kızarak tepki göstermeleri gerektiğinde ya kendilerine daha şedit yollar bulacaklar, ya da çaresiz kalacaklardır. Unutulmamalıdır ki haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder. Bu, kendine güveni ve saygısı olan insanların yapabileceği bir şeydir. Kendine güvenen ve saygı kişi mutlaka eşine de güvenecek ve saygı duyacaktır.

· Birbirinizin hatalarını büyük, meziyetlerini küçük görmek yerine, tam tersini yapınız. Bu mümkün değilse en azından objektif bir gözle bakmaya çalışınız.

· Sorunları o anki bağlam içerisinde ele alın ve eski defterleri karıştırmayın. Bu şekilde mesele daha kolay çözülür. Eşler ilişkilerini, geçmişe dönük pişmanlıklar, suçlamalar ve kırgınlıklar üzerine değil, geleceğe yönelik ortak hedefler, ümitler ve beklentiler üzerine kurmaya gayret etmelidir.

· Karı-koca arasında herhangi bir taraf sürekli nasihatçi, diğer taraf da sürekli nasihat dinleyen pozisyonunda olmamalı; her iki taraf da birbirlerinin nasihat ve öğütlerine açık olmalıdır. Eşler arasında rollerin böylesine adaletsiz paylaşıldığı bir ailede nasihatçyi denetleyen bir mekanizma olmayacağına göre, o kendisini hatasız ve sorumsuz görmeye başlayacak, bu da aileyi despotik ve baskıcı bir aile haline getirecektir. Böyle bir ailede yetişen bireyler uyumlu evlat ya da uysal vatandaş olabilirler; fakat kişilik ve kimlik sahibi bir şahsiyet olamazlar.

· Cedelci biri de olmayın. Kuran: İnsan birçok konuda tartışmacıdır (18/Kehf, 54) buyurur. İnsanın tabiatında bu vardır, fakat bu güdüyü kontrol altına alıp hayırda yarışa kanalize etmek de irade sahibi her insanın becerebileceği bir durumdur.

· Sağlıklı bir ailede tartışmanın amacı ezmek ya da üstün çıkmak değil, en doğru ve makul olanın gerçekleşmesidir. Bu nedenle de baskı değil ikna, çatışma değil uzlaşma, saldırı değil bildiri ve iletişim ön plana çıkar. Tartışmada senin haklı çıkman yerine ikinizin de uzlaşması daha sağlıklı ve daha verimlidir. Kimin haklı olduğu değil, neyin doğru olduğunu önemli olursa o zaman sorunlar daha rahat çözümlenecektir.

· Tartışma(lar)da şahsiyeti öldürmeyin. Eşlerin yapabileceği en büyük hata, birbirlerinin şahsiyetini hedef almalarıdır. Bu, kişinin bindiği dalı kesmesi gibidir. Eşlerden birinin kendine güvenmeyen, şahsiyeti yaralı, kişiliği tartışılan biri olması diğerinin iftiharı değil, belki intiharı olacaktır.

· Tartışmayı çatışmaya dönüştürmemek için, öfkenizi yatıştırdıktan sonra harekete geçin.

· Yargılamada bulunmadan, duygu ve düşüncelerinizi eşinize en kısa ve net biçimde aktarın. Eğer yemeğin vaktinde hazırlanmadığını düşünüyorsanız, Sen sorumsuzsun! ifadesi bir yargılamadır; fakat Karnım çok aç, geç kalmışsınız ifadesi duyguyu olduğu gibi iletir. Birinci ifade, söyleyeni aile içinde efendi konumuna oturtur, ikinci ifade eş konumuna... O halde ailede ne olduğunuza ve ne olmak istediğinize öncelikle karar vermeniz gerekir.

· Birbirinizi başkalarıyla kıyaslamayın.

 

Sevgiye Zaman Ayırmak

 

Bir aile danışmanı diyor ki: Evliliklerde sevgi tükendiğinde, genellikle bu tükenişin gerçek nedeni pek de alenî olmaz. Sona erdiğine tanık olduğum evliliklerin hepsinde inanılmaz çatışmalar, cinsel sorunlar ya da evlilik dışı ilişkiler yaşanmamıştır. Bu tükenişin asıl nedeni genelde saklıdır. Eşler birbirleriyle diyalogu kesmişlerdir. İletişim eksikliği, herhangi bir konu hakkında değil, önemli konular hakkında konuşamamak demektir. Evliliklerin birçoğunda eşlerden birinin diğeriyle, hayatî önemi olan konuları konuşmadığı ya da konuşamadığı dönemler yaşanır. Öyle ki eşlerin her ikisi de farklı ortamlarda son derece konuşkan kişiler olabilirler. Kadının yaşamının en mahrem ayrıntılarını dahi paylaşabileceği birkaç yakın arkadaşı vardır; erkek de belki kendi iş ortamının neşe kaynağı olabilir, ama birbirlerine söyleyecek çok az şeyleri kalmıştır.

İletişim kurmakta niçin bu kadar zorlandığımız konusunda çeşitli nedenler ileri sürülür. Özellikle erkeklerin konuşmakta güçlük çektikleri bilinmektedir. Kimi erkekler, içlerini derinlemesine açma konusunda beceriksiz olduklarını iddia ederler. Aslında bunda gerçek payı vardır, ama bir erkeğin evlilik dışı ilişkisindeki ilk dönemlerini izleyince bunun böyle olmadığını anlarsınız. Mesela sekreteriyle baş başa oturup saatlerce konuşabilir. Kadın da dinler. Çünkü ilişkilerinin başlangıç aşamasında olan bu kişiler birbirlerini çantada keklik olarak görmemektedirler. Bu aşamaya varmaları uzun sürmeyecektir, ama şimdi sözcüklerin böylesine peş peşe sıralanmasına neden olan şey heyecandır.

20 yıllık evliliklerinde sessiz bir odaya çekilip de birbirlerini dinleyecek 20 dakika bulamayan eşler vardır. Oysa zaman ayıramadığınız bir sevgiyi canlı tutmak imkansızdır. Bu yolda bir takım önerilere kulak vermek ise çoğu evliliğe taze kan getirecektir.

 

Gelelim önerilere:

 

· Eve geldiğinizde her şeyden önce eşinizle sohbet etmeye çalışın.

· Eşinizi gözlerinizle de dinleyin.

· Tartışmaların bazılarından yenik çıkın.

· Eşinizin mekan değişikliği ihtiyacını reddetmeyin. Mesela haftada bir kez baş başa bir akşam geçirin, bunu sağlamak ve sürdürmek için canınızı dişinize takın. Daha sık birlikte yürüyüşlere çıkın.

· Doğum günü ya da evlenme yıldönümünüz olmasa bile eşinize çiçek alın.

 

Her gün uyandığımızda elimizde 1440 dakika vardır. Bu süreyi nasıl değerlendireceğimiz konusunda yaptığımız her tercih bir diğerini geçersiz kılar. Unutmayın, elimizde fazlasıyla bulunduramadığımız tek şey zamandır.

Ancak hayatın her zaman bu kadar yoğun geçeceği ve bizim, eşimiz ya da çocuklarımızla güzel bir ilişki kurmamıza hiçbir imkan tanımayacağı düşüncesiyle de yaşayamayız. Bu yüzden, hayatımızın yoğun bir dönemden geçmekte olduğunu ve bu dönemi atlattıktan sonra daha fazla zamanımız olacağını düşünerek kendimizi kandırırız. Daha sakin geçeceğini umduğumuz bir günün gelmesini sabırla bekleriz, ama çoğumuz için bu hayalden öte bir şey değildir; o gün asla gelmeyecektir. Ve önemli bir nokta daha: Bugüne kadar kimsenin, ölüm döşeğindeyken keşke işime biraz daha fazla zaman ayırabilseydim dediği duyulmamıştır.

 

Son olarak şunları kaydedebiliriz:

 

Geçimsiz kadın yoktur, ancak kadını anlayan ve idare edebilen bir erkek gereklidir. Geçimsiz erkek yoktur, ancak erkeği anlayabilen ve idare edebilen bir kadın gereklidir. Dünyanın en azılı katillerinin, diktatörlerinin ve canilerinin dahi uyumlu bir aile kurabildiklerinin örneklerine rastlıyoruz. Bunun sırrı bu tür canileri dahi idare edebilen kadınların varlığında aranmalıdır. Nitekim şu hadis-i şerif bize düstur olabilecek niteliktedir: Sizin en hayırlınız, ailesine karşı hayırlı olandır... (Tirmizî, Sünen, Menâkıb, 85).

 

 

BİBLİYOGRAFYA

 Ağca, Hüseyin. Aile Eğitimi. İstanbul: Seha Nşr., 1995

Chapman, Gary.   Beş Sevgi Dili. Çev. Betül Çelik. İstanbul: Sistem Yay., 1996

Covey, Stephen R. Etkili Ailelerin Yedi Alışkanlığı. Çev. Selim Yeniçeri. İstanbul: Beyaz Yay., 1999

Freedman, J.L.; Sears, D.O.; Carlsmith, J.M. Sosyal Psikoloji. Çev. Ali Dönmez. Ankara: İmge Yay., 3. bs. 1993

Heıtler, Susan. İkinin Gücü. Çev. Gülder Tümer. Ankara: HYB Yay., 1998

İslâmoğlu, Mustafa. Tavsiyeler-II. İstanbul: Denge Yay., 1999

Köknel, Özcan. İnsanı Anlamak. İstanbul: Altın Kitaplar Yay., 6. bs., 1997

Rob Parsons. Altmış Dakikalığına Evliliğiniz. Ankara: HYB Yay., 1997

Saygılı, Sefa. Evlilikte Mutluluk Sanatı. İstanbul: Türdav Yay., 1999        

Ziglar, Zig. Hayat Boyu Flört. İstanbul: Beyaz Yay., 1999

Facebookta Paylaş    Twitter Paylaş

 Tüm hakları saklıdır.