"İstemekle heves etmek arasında fark vardır" Rukiye Karaköse
Bir yerimiz ağrısın, sızlasın hemen doktorun yolunu tutarız. Derdimize şifa bulmak için doktor doktor gezeriz. Hele bir de yaşlanınca - belki biz de - "Derdimi yine anlayan olmadı, verdikleri ilaçlar fayda etmedi!" diye umutsuzluktan kendimizi yiyip bitiririz. Bir gün arayıp da bulduğumuz o doktoru başımıza tâc etmesini de biliriz.. "Evet, öyle de.. Röportajla ne ilgisi var hasta-doktor ilişkisinin" diyenlerinizi duyuyor gibiyim :)) O zaman sizi daha fazla bekletmiyorum ve ağzımdaki baklayı çıkartıyorum. Geçmişe bakıp 'keşke' demenin vereceği acıyı biliriz de, hayallerimize kavuşmak için gayret etmediğimiz, kimseden destek bulamadığımız olur ya.. İşte bu noktada başarmak adına çok yollar kat eden, insanın ruhundan, halinden, çocuktan, işten, sanattan, müzikten, okuldan, kitaptan anlayan bir eğitimciyi, bir psikoloğu, Rukiye Karaköse Hanımefendi'yi dinlemeye, onu yakından tanımaya hazır mısınız? Rukiye Hanım'ın hayatı ve de önerileri belki çoğumuzun yarasına merhem olacak türden.
"Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur" derler ya, Rukiye Hanım ile tanışmamız da teknolojinin sayesinde. Önce burdaki ve şurdaki yazılarıyla tanıdım kendisini, daha sonra da ortak bir noktada kesişti yolumuz. Önce tanıştık, sonra da daha öncesinden iki dost gibi röportajı unutup farklı konulara da daldık. Güzel bir sohbetin, doyurucu bilgilerin ardından tekrar görüşme niyetiyle de ayrıldık. Rukiye Hanım, eğitimi, tecrübesi, bilgiye olan merakı ve sevgisi sayesinde birçok başarılara imza atmış. 14 yıllık evli ve 11 yaşında Kevser isimli bir kızı var. Evlendikten sonra hem kızını büyütmüş, hem üniversite okumuş. 6 yıl bir vakıfta gönüllü eğitim ve organizasyon hizmeti vermiş. 5 yıldır da profesyonel olarak psikolojik danışmanlık ve eğitmenlik yapıyor. Bu arada 2. üniversitesini okuyor. "İsteyince o kadar da zor olmuyor ama gerçekten 'isteyince' " diyor.
Rukiye Hanım'ın hayat macerası ise 1977 yılında İstanbul'da başlamış. Sivaslı bir ailenin altı çocuğundan üçüncüsü Rukiye. Sıcak bir yaz gününe rastlamış dünyaya gelişi. Okumayı seven bir öğrenciymiş. Hayallerine okuyarak ve meslek sahibi olarak ulaşacağına inanmış hep. Bu düşüncede ise en çok çevresindeki kadınların evlilikten ve çocuk sahibi olmaktan sürekli şikayet etmeleri etkili olmuş.
"Eğitimi, hayatımın merkezine koydum"
Lisede okurken dini eğitimine öncelik vermesi gerektiğini düşünerek okulu bırakmış Rukiye. Bir buçuk yıl dinî eğitim almış ve Arapça öğrenmiş. Ailesinde kızlar erken evlenirmiş. O da 19 yaşında dünya evine girmiş. Mantık evliliği yapan Rukiye, tanıdıkça eşini daha çok sevmiş. Evliliğin nihai bir nokta olmadığını ifade eden Rukiye, "Eşler, birbirinin gelişimine katkıda bulunamazsa o evlilik çok besleyen, büyüten bir evlilik olmuyor. Biz eğitimi hayatımızın merkezine koyduk. Bu konuda birbirimizi hep destekledik, birbirimize fikir arkadaşı, yol arkadaşı olduk." diyor.
"Yapacaklarınız hiçbir zaman 'geç' değil"
Hamile iken 'Ahlak ve Arınma' isimli Arapça eser tercüme eden, liseden kalan derslerini veren Rukiye, bu sürede çevresinden "Ne gerek var, evlisin, çocuğun olacak" gibi sözler işitir. "Onları dinleseydim yapamadıklarımın acısıyla kalacaktım. Eğer insanlar istiyorsa gerçekten başarır ve 'geç' diye birşey yok." diyor.
"Yaptığım işi ciddiye alıyorum"
Üniversiteye gitmeden önce psikoloji eğitimi almaya karar veren Rukiye, düzenli okumalar yapmaya ve eğitim seminerlerine katılmaya başlar. Okul olsa da olmasa da bu alanda kendisini geliştirmek ister. 21 yaşında anne olan Rukiye, bebeği 5 aylıkken girdiği üniversite sınavından iyi bir puan almasına rağmen tercih yapmaz. Sonrasında ise Davranış Bilimleri alanında lisans eğitimi alır ve 2006 yılında mezun olur. Alanıyla ilgili çalışmaları ve eğitimleri takip eden Rukiye, özel bir üniversitede burslu olarak iletişim sanatları ve psikoloji okuyor ve kitap yazıyor. Şimdiye kadar yayınlanan altı kitabı var. (Ahlak ve Arınma çevirisi, Erdemler Dizisi'nde eş yazar, Ergen Psikolojisi ve İletişim, Ergenlerle Etkili İletişim, Etkili Din Öğretimi'nde eş yazar, Çocuk Eğitiminde Babanın Rolü'nde eş yazar.) Psikolojik danışmanlık da yapan Rukiye, eşiyle birlikte Mevlana'dan terapi metinlerini içeren bir kitap hazırlığında. Kadından Topluma Eğitim Grubu'nda ve Din Öğretimi Formasyon Programı'nda eğitmenlik yapan Rukiye, yaptığı her işi ciddiye alıyor ve başarılarına yenilerini ekliyor.
"Müzik hayatımda hep vardı"
Şarkı söylemeyi seven, okul yıllarında yarışmalara katılan Rukiye'nin onca işin arasında, bu güzel eğlencesinin de eğitimini aldığını duyuralım. Üsküdar Belediyesi'nin Türk Sanat Müziği Korosu'nda yaklaşık iki yıl görev alan Rukiye, "Boş durmayı sevmiyorum. İnsana hayatta bir amaç lazım, yoksa depresyona girer. Mutluluğu geçici şeylerde arar. Ben de içimdeki potansiyeli açığa çıkarmak, iyi birşeyler yapmak, dünyada varlığım ile yokluğum arasında fark olsun istiyorum." diyor. 2003'ten beri kendini deşarj etmek için ney üflüyor. Klasik kemençe, kabak kemani ya da yaylı tanburdan birini de mutlaka öğrenmek istiyor.
"Annelik tarif edilemeyen bir duygu"
11 yaşındaki kızı Kevser'in yazmaya, müziğe ve resme ilgi duyduğunu anlatan Rukiye, onunla birlikte yemek yaptıklarını, kitapçıya ve sinemaya gittiklerini, kitaplar ve filmler üzerine konuştuklarını, müzik dinlediklerini söylüyor. Anneliğin çok güzel olduğunu ve her kadının mutlaka yaşaması gereken nimetlerden biri olduğunu vurgulayan Rukiye, bebeğini ilk kucağına aldığında yaşadığı duyguların tarif edilemeyeceğini belirtiyor. Annesinin ve kız kardeşlerinin doğum sonrasında ve bebek bakımında kendisine yardımcı olduğunu ifade eden Rukiye, 'Çocuk var dışarı çıkamıyorum, hiçbir iş yapamıyorum' diyenlere bu konuda başarılı olanları örnek gösteriyor. Çocuğunun bebekliğinde kitap tercümesi ve araştırma makaleler hazırladığını
anlatan Rukiye, "Belli bir döneme kadar adanmışlık gerekiyor ancak çocuğa sahip olmak üretkenliğe engel değil." diyor.
[Rukiye Karaköse]
Eşini kaybeden kadının çocukları için yıkılmadığını, güçlü durup çocuklarını toparladığını, biri erkek biri kız olan ikiz bebeklerden kız çocuğun hayatta kalma becerisinin daha yüksek olduğunu, kadınların daha uzun yaşadığını anlatan Rukiye, kadınların hassas ama bir o kadar güçlü olduğuna dikkat çekiyor.
Psikiyatr Dr. Mustafa Merter ile Benötesi Psikolojisi Derneği'nde transpersonal (benötesi / maneviyat) psikolojisi çalışan ve bu alanda terapistlik eğitimi alan Rukiye, arkadaşlarıyla birlikte enstitü açma projelerinden de bahsetti. Müzik, el sanatları ve meşguliyet terapisi ile tedaviyi kapsayacak bu enstitü, bende tarihi şifahanelerin gün yüzüne çıkartılacağı inancını ve heyecanını uyandırdığını söylemeliyim.
"Kariyer; üretken ve mutlu olmak demek"
Kariyer denilince, para kazanmak, terfi etmek, prim kazanmak, emekli olmak gibi kavramlar gelmiyor Rukiye'nin aklına. Onun için kariyer "İnsanın üretken ve mutlu olması" demek. Mesleğinde insana dokunan, manevi bir yönün bulunmasını isteyen Rukiye, tekrara düşen, eğitime kapalı olan bir işi de yapmak istemediğini belirtiyor. Eğitimler için 40'tan fazla ile giden Rukiye, işini severek yapıyor. Yapılan her işin önemli olduğunu düşünen Rukiye, "Marifet iltifata tabidir. Beğendiğim bir şeyi mutlaka takdir ederim. Çünkü güzel yapılan işleri beğendiğimizi söylemezsek yapan kişi 'yapsam da, yapmasam da bir diyecek. Mükafat görürse daha güzelini yapmak için gayret edecek." diyor.
"Kadınlar part time çalışmalı"
Kadınların tam zamanlı çalışmasını doğru bulmayan Rukiye, annenin çocuk üzerindeki emek ve sorumluluğunun daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. "Hayat müşterek desek bile çocuğun anneye daha fazla ihtiyacı var. Özellikle 0-2 yaş döneminde çocuk tamamen annenin yanında olması lazım." diyen Rukiye, tam zamanlı çalışan kadınların kendisine de yeteri kadar zaman ayıramadığını ve mutsuz olduğunu ifade ediyor.
Kadınların, hayatlarında mutluluk istiyorlarsa ne ailelerinden ne de başarı arzusundan ödün ermeden idealleri doğrultusunda çalışmaları gerektiğine inanan Rukiye, ekliyor: "Bu çok zor olsa, çok emek istese bile..." Rukiye Hanım'a göre: "Kadınlarımızın da aile-iş dengesini kurabilmiş modellere ihtiyacı var. Böylece motive olup cesaret bulmaları ve "ben de başarabilirim" demeleri mümkün. "
Röportaj: Habibe Demircan
www.cocukdayaparimkariyerde.com, 28 Aralık 2009 |